Bir mürşide şeyhe bağlanmanın dindeki yeri
هُوَ الَّذ۪ي بَعَثَ فِي الْاُمِّيّ۪نَ رَسُولاً مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۗ
O, ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir.
“Onları temizleyen…” Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve sellem)efendimizin gönderilme amaçlarından birisi de neymiş? Nefisleri tezkiye etmeye aracı olmak. Peki, nefis terbiyesi neden önemli? Şems suresinde:
“Nefse ve onu (insanın özü olarak) şekillendirip düzenleyene; Ona kötü ve iyi olma kabiliyetlerini verene andolsun ki! Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu arzularıyla baş başa bırakan da ziyan etmiştir.”
BU AYETİ AKLIMIZDA TUTALIM. “NEFSİNİ ARINDIRAN KURTULUŞA ERMİŞTİR”
Başka ayetlerde de nefsin derecelerinden bahsedilir. Kötülüğü emreden – Nefsi emmare, İlham alan nefsi mülheme, itmi’nana ulaşn Nefsi Mutmeinne…
İŞTE TÜM BUNLARA ULAŞMANIN YOLUNU KİM ÖĞRETECEK BİZE?
MAİDE 35. Ayette: “Ey iman edenler! ona vesile arayın” İbi Abbas r.a burada “Allah’a yaklaşmak kestedilmektedir” buyurmaktadır.
“tezkiye eden felaha kavuşur, kurtulur” “Ona yaklaşmak için vesile arayın ve gayret edin ki felaha kavuşasınız”
ALLAHu Teala, Şems suresinde geçen TEZKİYE İLE FELAHA KAVUŞMANIN yolunu bu ayetle gösteriyor: VESİLE ARAYIN VE GAYRET EDİN…
Bazı alimler yaklaşmak için amellerin vesile olduğunu bazıları ise meşru olan her şeyin Allah’a yaklaşmaya vesile olduğunu bildirmişlerdir ki, Resulüllah da bir vesiledir. Ve ondan sonra da Allah’a yaklaşmanın yolunu gösterecek vesileler olacaktır.
İşte bu noktada, Allah’a yaklaşmak isteyen bir kişi kime tabi olması gerekir?
Lokman 15. Ayette “Bana son derece yönelenin yoluna uy”
Tevbe Suresi 119. Ayette: “Ey iman edenler Allah’tan sakının ve sadıklarla beraber olun.”
Allah’a son derece yönelenlerin yoluna uyun, Allah’a sadıklarla beraber olun.
Daha… Fatiha suresinde “iBizi dosdoğru yoluna ulaştır, üzerlerine nimet verdiklerinin yolun”
Nisa 69 ayetin de üzerine nimet verilenler kim olduğu açıklanır: Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.
Allah’ın üzerine nimet verdiklerinin yoluna ilet >> üzerine nimet verilen Salihlerle beraber olursunuz diye müjde veriliyor. Bakın her Müslüman salih olsa neden Salihlerle beraber olursunuz diye müjde verilsin? İşte o Salihler kimler?
Yunus 62. Ayette buyruluyor:
“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur.”
İşte değerli kardeşler başa dönersek “nefsini tezkiye” ederek Allah’a yaklaşmak isteyenlere,”Ona yaklaşmak için vesile arayın” ve “sadıklarla beraber olun”
Şimdi bu noktada Allah’a yaklaşmak isteyen bir kişi Allah’ın sadık, salih veli kullarına uyarsa, onu vesile ederse, onun telkinlerini (şöyle zikir yap, böyle tefekkür et) gibi tavsiyelerini tutarsa buna kim itiraz edebilir? Bid’at diyebilir, şirk diyebilir, dinde yok diyebilir…
Münafikun 5. ayette: “O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resülü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman” Siz istiğfar edin buyrulmadı, “Gelin, Allah’ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin.”
Peygamber efendimiz sahabeler için istiğfar eder, bağışlanmaları için aracı olurdu, onların her şeylerine karışır, giyimlerini bile kontrol eder, ikaz ederdi. Hatta öyle ki, bazı sahabelere sen şununla evlen derdi. Bu konuda siyahi bir sahabe ve çok alımlı bir kadın sahabenin kıssası da meşhurdur. Yani Resulüllah’a tam teslim olmuşlardı. Resulüllah onları öyle bir irşad etti ki, hepsi Allah’a vasıl oldu. İmanda en üstün oldular. Onlardan sonra hiçbir Müslüman manevi olarak sahabenin mertebesine ulaşamaz. Çünkü mürşidleri Resulüllah…
Resulüllahtan sonra sahabeler döneminde de normal olağan bir şekilde devam eden bu manevi eğitim siyasi gelişmeler, dünyevileşme ve artan fitneler neticesinde özelleşti. Zühde önem verip Allah’a yakın olmak isteyenler tabiinden Kasım b. Muhammed (Radıyallahu ahnhuma) gibi tabiinin etrafında toplandılar, bu tabiinin en hayırlılarını kendilerine rehber edindiler. Ve böylece tasavvuf dediğimiz yapı oluşuyordu. Dolayısıyla bu sonradan ortaya çıkan bir şey değildi. Var olan Allah’a yakınlaşma ve dini daha güzel yaşama yolunun sistemleşmesidir.
Burada önemli olan şey, mürşidlerin ehil olmasıdır. Yerden biter gibi mürşid olunmaz. Mürşid olan kişinin saydığımız nefis mertebelerini geçmiş ve manevi dereceleri aşmış olması gerekir. Böyle olduğunda dair şeyhi şahitlik etmelidir. Bu şekilde zincir sahabeye ve dolayısıyla Resulüllah’a ulaşıyorsa gerçek bir mürşid olur. Ve bu yol, İslam’ı daha dikkatli yaşamak içindir. Şeriatsız, Allah’ın haramlarına dikkat etmeyen bir şeyh sahtedir, o yol şeytanın yoludur.
Dolayısıyla mürşidler en başta Resulüllah olmak üzere sahabeden günümüze kadar gelmektedir. Bunlar, Allah’a manen daha yakın olmanın yollarını gösterirler.
Tabi olmak veya olmamak size kalmıştır ama bu yolu toptan inkar etmek çok da ilmi bir yaklaşım değildir.
GENÇ HOCA
ehlisunnetmedya.com