Hepsi Kur’an diyor! Hangisi doğru?
İslâm tarihi boyunca ortaya çıkmış bid’ât fırkaların hiçbiri “Kur’an beni bağlamaz” dememiştir, her biri kendini Kur’an ayetlerine dayandırmıştır. Bunların hangisi doğru?…
Kendisini Kur’an ayetlerinin yorumlarına dayandırmak tek başına meşruiyet sebebi ise, bunun için yeterli ise bu bid’ât mezheplerin her birinin doğru olması lazım.
Mesela bir tarafta Cebriyye var diğer tarafta Kaderîyye var, bu birbirine zıt görüşlere sahip olan iki bid’ât mezhebi de doğru kabul etmek, “doğru”ya yapılacak en büyük haksızlıktır.
“Kur’an tek başına yeter” diyenler öncelikle bu meseleye mantıklı, tutarlı bir cevap vermek zorundadırlar.
Günümüz de dahil olmak üzere, tarih boyunca ortaya çıkmış bid’ât fırkaların/mezheplerin –istisnasız- her birinin ideolojilerinin, iddialarının, söylemlerinin arkasında mutlaka birtakım ayetlerin “yorumları” vardır. Bizim kasdettiğimiz, itiraz ettiğimiz bu yorumlardır, bu görüşlerdir.
Önce önünüze ideolojiyi koyup arkasını ayet mealleriyle doldurmak meseleye meşruiyet kazandırmak için asla yeterli değildir. Biz bunun için Sünnet’in ve Sahabe’nin önemini zikrediyoruz.
Cenab-ı Hakk’ın muradına bizi götürecek olan iki şaşmaz ölçü/şablon Sünnet ve Sahabedir, yoksa Sahabe döneminden sonra bugüne kadar ortaya çıkmış bunca fikir akımını, bunca bid’at oluşumu/mezhebi izah etmemiz mümkün değildir.
“Kur’an tek başına yeter” diyen arkadaşlara soralım o halde, tarih içinde ortaya çıkmış birbirinden farklı görüşlere iddialara sahip bunca bid’ât mezhebin hangisi “Ben Kur’an’a dayanmıyorum, Kur’an beni bağlamaz” demiş? Hiçbiri böyle bir şey dememiş, aksine hepsi de Kur’an’ ayetlerine dayanıyor!
O zaman bunlardan hangisi doğrudur?..
Mesele Kur’an’a dayanmak değil, mesele Kur’an ayetlerine anlam sipariş etmek değil, mesele Cenab-ı Hakk’ın muradına ulaşmaktır, bunu sağlamanın da tek bir yolu var;
Sünnet’i, Sahabeyi görmezden gelmeyeceksiniz ve Kur’an ayetlerinin nasıl meallendirileceği, nasıl anlaşılacağı, Cenab-ı Hakk’ın muradına nasıl ulaşılacağı konusunda hakkı,hesabı verilmiş bir metodolojiniz, bir sisteminiz, bir Usûlünüz olacak. Öyle etimolojik falan filan tahlillerle bu iş olmaz, etimoloji bi yere kadar, sözlük anlamı bi yere kadar…
Murad-ı İlâhî’yi sadece bunlarla tesbit etmeye kalkarsanız, -haşa ve kellâ- Cenab-ı Hakk’ın muradına kendi beşerî, sübjektif anlama sistemlerinizi ideolojilerinizi sipariş etmiş, giydirmiş olursunuz. Zaten Yahudîlerin ve Hıristiyanların yaptığı da bundan başka bir şey değildir.
Yahudî ve Hıristiyanlar kendi kitaplarını, büyük oranda “Allah’ın muradının aksine” yorumlama şeklinde tahrif ettiler, Tevrat’ı ve İncil’i, –büyük oranda- “yorumda tahrif” yapmak suretiyle devre dışı bıraktılar. Bugün Kur’an’ı Kerim’e yapılan, yapılmaya çalışılan da budur.
Ebubekir Sifil Hoca
“Kader Konusu” başlıklı Akâid Bilinci Sohbeti’nden…