Sahabelerin Önemli Duaları
Hz. Peygamber (Aleyhisselam) Aişe (radıyallahu anha) validemize hitaben şöyle buyurmuştur:
Ey Âişe! bütün duaların mânâlarını içeren cümleler ile dua ederek şöyle de:
Ey Allahım! Ben senden hayrın tamamını, hâzırını, geleceğini, bildiğimi ve bilmediğimi talep ederim. Şerrin bütününden, hâzırından ve geleceğinden, bildiğimden ve bilmediğimden sana sığınırım. Senden cennet ve cennete yaklaştırıcı, söz ve hareketleri isterim. Ateşten, ateşe yaklaştırıcı söz ve hareketlerden de sana sığınırım. Senin kulun ve rasûlün Muhammed’in senden istediği hayrı senden istiyorum. Kulun ve rasûlün Muhammed her neden sana sığınmışsa ben de aynı şeyin şerrinden sana sığınırım. Senden isteğim, bana herhangi bir işi takdir buyurduğun zaman onun neticesini doğrulukla sona erdirmendir.
Ey rahmet edenlerin en fazla rahmet edeni! Bütün bunları rahmetinden talep ederim!121
Hz. Fâtıma’nın (R.anha) Duası
Hz. Peygamber (s.a) (kızı) Fâtıma’ya şöyle demiştir:
– Ey Fâtıma! Sana yapacağım şu tavsiyeyi dinlemekten seni ne men edebilir ki?
Ey hayy ve kayyûm olan Allah! Senin rahmetine sığınarak seni çağırıyorum. Beni, göz açıp kapayıncaya kadar dahi nefsime havâle etme. Durumun tamamını benim için ıslâh
et.122
Hz, Ebubekir’in (R.anh) Duası
Rasûlullah (s.a) Hz. Ebubekir’e şöyle dua etmesini öğretmiştir:
Ey Allahım! Peygamber’in Muhammed’in hürmetine, dostun İbrahim’in hürmetine, kurtardığın (veya seninle konuşan) kulun Musa hürmetine, kelime ve rûhundan olan İsâ hürmetine, Musa’nın Tevrat’ı, İsâ’nın İncil’i, Dâvud’un Zebûr’u ve Muhammed’in Furkan’ı hürmetine, kullarına gönderdiğin bütün vahiylerin hürmetine, yerine getirdiğin bütün kazâ ve kaderin hürmetine, senden isteyip dileğine erişen kullarının hürmetine, fakir yaptığın zenginin, zengin yaptığın fakirin hürmetine veyâ hidâyet ettiğin sapığın hürmetine ihtiyacımı senden istiyorum. (Beni mahrum eyleme). Musa’ya inzâl buyurduğun isminin hürmetine, kullarının rızıklarını dağıtmakta rolü olan büyük isminin hürmetine, yeryüzünün karar bulması için, üzerine koyup da onda muvazeneyi temin eden isminin hürmetine, göklerin üzerine konup onların istiklâle kavuşmasını temin eden isminin hürmetine, dağların üzerine koydurup onlarda istikrarı t-min ettiren isminin hürmetine, o ismin ki, arşın onunla ayakta durmaktadır, işte onun hürmetine, senin Tuhûr, Tâhir, Tahhâr, Samed ve Vitr isimlerinin hürmetine, o mübârek ismin ki, Kitabında senin nezdinde apaçık nûrdan inzâl buyurulmuştur, onun hürmetine. O ismin ki, gündüzün üzerine onu koymuş, gündüzün nûrlanmasına vesile olmuştur. Gecenin üzerine onu koymuş, gecenin kararmasına vesile olmuştur, onun hürmetine, senin azamet ve kibriyânın, kerîm zâtının hürmetine, senden bana Kur’an ile onun bilgisini ihsân buyurmanı ister ve o bilgiyi etimle, kanımla, kulağımla, gözümle ayrılmaz bir şekilde karıştırmanı senden dilerim ve bütün bunların hürmetine senden isterim ki, kuvvet ve kudretinle benim vücudumu kendi yolunda çalıştırasın. Çünkü günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş, ancak senin kuvvetin ve kudretinledir. Ey rahmet edenlerin en rahmet edicisi olan Allah!123
Büreyde el-Eslemî’nin (R.anh) Duası (124)
Rivayet edildiğine göre, HZ. Peygamber Büreyde’ye şöyle buyurmuştur: ‘Ben sana birkaç kelime öğreteyim ki, Allah Teâlâ kim için hayrı irade ederse bu kelimeleri ona öğretir ve o kelimeleri ebediyyen unutturmaz!’ Büreyde ‘Evet yâ Rasûlallah! O kelimeleri bana öğret!’ dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:
Ey Allahım! Ben zayıfım. Razı olduğun sahada beni kuvvetlendir, zafiyetimi gider. Benim alnımdan tutup beni hayra doğru götür. Rızamın en son noktasını İslâm dini olarak kıl. Ey Allahım! Ben zayıfım, beni kuvvetlendir. Ben zelilim, beni izzete kavuştur. Ben fakirim, beni zengin et, ey rahmet edenlerin en rahmet edeni Allah!125
Kubeyse b. Muharik’in (R.anh) Duası
Hz. Peygamber (s.a) Kubeyse’nin birgün kendisine ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Benim yaşım hayli ilerlemiştir. Ben daha önce yaptığım birçok şeyleri şimdi yapmaktan âcizim. Bu bakımdan Allah nezdinde bana fayda verici birkaç kelime öğret ki, onunla kusurlarımı telâfi edeyim’ demesi üzerine şöyle buyurmuştur:
Dünyan için birşeyler öğrenmek istiyorsan, sabah namazını kıldıktan sonra üç defa şu duayı oku: Allah her eksiklikten münezzehtir. Onun hamdine bürünerek bunu ikrar ediyoruz. Yüce olan Allah, her türlü eksikliklerden münezzehtir. Günahtan dönüş ve itaat ancak azim ve yüce olan Allah’ın kuvvet ve kudretiyle olur.
Ey Kubeyse! Sen bu duayı okuduğun zaman üzüntüden, cüz-zamdan, cilt hastalığından ve felçten emin olursun. Âhiretin için ise şöyle söyle: ‘Ey Allahım! Beni, nezdinden gelen hidâyete erdir. Faziletini üzerime oluk gibi yağdır. Rahmetinden benim üzerime saç! Bereketinden benim üzerime indir!’
İyi bil ki! Bir kul, bu söylediklerimi tam mânâsıyla yerine getirerek kıyamet gününde huzûra gelirse bunları hiç terk etmemek şartıyla cennetin dört kapısı onun için açılır. İstediği kapıdan içeri girebilir!127
Ebu Derdâ’nın (R.anh) Duası
Ebu Derdâ’ya ‘Evin yanıyor denildi. Gerçekten de Ebu Derdâ’nın mahallesi yanıyordu. Ebu Derdâ ‘Allah Teâlâ benim evimi yakmaz!’ dedi. Kendisine üç defa evinin yandığı söylendiği halde onun cevabı aynı oldu: ‘Allah benim evimi yakmaz!’ Sonra kendisine biri gelip dedi ki: ‘Ey Ebu Derdâ! Ateş senin evine yaklaşırken söndü’. Ebu Derdâ ‘Ben öyle olacağını biliyordum’ diye karşılık verdi. Cemâatten biri ‘Sen bunu nasıl biliyordun? Bu sözlerinin hangisinin daha acaip olduğunu anlayamıyoruz’. Bunun üzerine Ebu Derdâ şöyle dedi: “Hz. Peygamber şöyle demişti: ‘Kim bu kelimeleri gece veya gündüz söylerse ona hiçbir şey zarar vermez’. Ben de o kelimeleri söylemiştim”. O kelimeler şunlardır:
Ey Allahım! Benim rabbim ancak sensin. Senden başka ilah yoktur. Ancak sana tevekkül ediyorum. Büyük arşın sahibi sensin. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azim ve yüce olan Allah’ın kuvveti iledir. Allah neyi dilerse o olmuştur. Neyi dilememişse o olmamıştır. Muhakkak Allah herşeye kâdirdir. Muhakkak Allah, ilmiyle herşeyi ihâta etmiştir ve herşeyi adet olarak tesbit buyurmuştur.
Ey Allahım! Nefsimin şerrinden ve perçemi kudretinde bu-lunan her mahlûkun şerrinden sana sığınırım. Muhakkak rabbimin yolu dosdoğrudur!128
Hz. İbrahim’in (Aleyhisselam) Duası
Allah’ın Halili Hz. İbrahim (a.s) sabahladığı zaman şöyle derdi:
Ey Allahım! Bu yepyeni bir gündür. Bu bakımdan bugünü benim için ibadetle aç, mağfiret ve rızanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsân eyle. O haseneyi geliştir ve benim için onu kat kat çoğalt ve bugün de işleyeceğim günahları benim için affet. Çünkü çok affeden ve her çeşit nimetlerle kullarına ihsanda bulunan, kullarını çok fazla seven, daha istemezden önce onların isteklerini bilip takdir eden sensin!
Ravi diyor ki: ‘Bir kimse Hz, İbrahim’in duasıyla sabahladığı takdirde o günün şükrünü edâ etmiş sayılır’.
Hz. İsâ’nın (Aleyhisselam) Duası
Hz. İsâ (a.s) şöyle dua ederdi:
Ey Allah’ım! Ben istemediğimi uzaklaştırmaya, umduğum faydayı elde etmeye muktedir olmadığım bir vaziyette sabahlamış bulunuyorum. Kuvvet ve kudret ise senin elindedir. Ben amelimin sorumlusu olarak sabahlamış bulunuyorum. Bu bakımdan benden daha fakir bir kimse yoktur.
Ey Allahım! Düşmanımı sevindirecek şekilde beni gülünç duruma düşürme. Dostumu benim felâketimle üzme. Musibetimi dinimde tahakkuk ettirme. Dünyayı bana en bü-yük hedef olarak kılma.
Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah! Bana merhamet etmeyeni, bana musallat kılma!
Hz. Hızır’ın (Aleyhisselam) Duası
Hızır ve İlyas (a.s) her mevsimde bir araya geldikleri zaman şu kelimeleri okuyarak ayrılırlar:
Allah’ın ismiyle! Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır. Allah neyi dilerse o olur. Her nimet Allah’tandır. Allah neyi dilerse o olur. Hayrın tamamı Allah’ın kudretindedir. Allah neyi dilerse o olur. Kötülüğü insanlardan uzaklaştıran sadece Allah’tır.
Kim sabahladığı zaman bu duayı üç defa okursa yangından, boğulmaktan ve hırsızlıktan Allah’ın izniyle emîn olur.
Ma’ruf-u Kerhî’nin (Kuddise sirrahu) Duası
Muhammed b. Hasan şöyle demiştir: Ma’rûf-u Kerhî bana dedi ki: ‘Beşi dünya ve beşi de âhiret için olan on kelimeyi sana öğreteyim ki, o kelimelerle Allah’ı çağıran bir kimse, Allah’ın o kelimelerinin yanında olduğunu görecektir’.
Bunun üzerine Ma’rûf-u Kerhî’ye dedim ki: ‘O kelimeleri bana yaz!’ Ma’ruf ‘Hayır yazamam. Ancak Bekir b. Hanis’in bana defalarca tekrar ettiği gibi ben de sana defalarca tekrarlamak suretiyle okuyayım’ dedi. O kelimeler şunlardır:
Dinim için, dünyam için, beni ilgilendiren meselelerim için kerim olan Allah bana kâfidir. Bana zulmedenden daha kuvvetli bulunan âlim olan Allah bana yeter. Bana kötülükle yaklaşanın belini kırabilecek derecede şiddet ve kuvvete sahip olan Allah bana kâfidir. Rahîm olan Allah ölüm ânında bana kâfidir. Kabirde sorguya çekildiğim anda Allah bana kâfidir. Hesap zamanında kerîm olan Allah bana kâfidir. Mizanın yanında lâtif olan Allah bana kâfidir. Sırât’ın yanında, kadîr olan Allah bana kâfidir. Allah bana kâfidir. İlah ancak O’dur. O’na yaslanırım. O büyük arş’ın sâhibidir.
Ebu Derdâ şöyle demiştir: ‘Kim günde yedi defa şu ayet-i celîleyi okursa Allah Teâlâ (c.c) ister o kul doğru olsun, isterse yalancı 129 onun âhireti ile ilgili bütün üzücü hâdiselerde ona kâfi gelir.
Ey Rasûlüm! Eğer senden yüz çevirirlerse de ki: ‘Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben ancak O’na güvendim ve O büyük arş’ın sahibidir. (Tevbe/129)
Utbetu’l-Gulâm’ın Duası
Bu zat öldükten sonra rüyada görülmüş ve ‘Ben şu kelimelerin yüzü suyu hürmetine cennete girdim’ demiştir.
Ey Allahım! Ey sapıtanların hidayet edicisi Allah! Ey günahkârlara rahmet eden Allah! Ey sapanların sapışlarını affeden Allah! Büyük tehlikeye girmiş olan kulunu (kendi nefsini kastediyor) ve bütün müslümanları rahmetine kavuştur. Bizi iyilerle beraber kıl. Nimetine kavuşturduğun peygamberler, sıddîklar, şehid ve sâlihlerle beraber kıl. Ey âlemlerin rabbi! Bu duamı kabul eyle!
Hz. Adem’in Duası
Hz. Âişe validemiz şöyle demiştir: Allah Teâlâ (c.c) Adem kulunun tevbesini kabul etmek istediği zaman, Hz. Adem Kâbe-i Muazzama’ yı yedi tur ziyaret etti. Kâbe ise, o gün yapılmış bir binâ değil, kırmızı bir tümsek idi. Sonra Hz. Âdem (a.s) kalkarak iki rek’at namaz kıldı. Namazın akabinde şöyle dua etti:
Ey Allahım! Sen benim gizli tarafımı ve açık yanımı biliyorsun. Benim mâzeretimi kabul eyle. Sen benim ihtiyacımı biliyorsun. O halde isteğimi bana ihsân eyle. Sen benim nefsimde ne varsa onu bilirsin! O halde benim günahlarımı da affeyle. Ey Allahım! Ben senden kalbime mübaşeret eden bir iman ve dosdoğru bir yakîn istiyorum ki, onun sayesinde bana isabet etmesi yazılanın bana isabet edeceğini bileyim. Ey ikrâm ve celâl sahibi olan Allah! O iman ve yakîn sayesinde bana nasip ettiğine râzı olayım.
Bunun üzerine Allah Teâlâ (c.c) Âdem kuluna şöyle vahyetti:
Ben seni affettim. Senin zürriyetinden kim senin duanla beni çağırırsa onu da affederim. Onun gam, kasavet ve kederlerini kaldırırım. Fakirlik damgasını onun kaşlarının arasından söker atarım. Her ticaretin ardından ona kâr sağlarım, Dünya ister istemez ona gelir, hatta o dünyayı istemese bile…
Hz. Ali’nin (r. anh) Duası
Hz. Ali, Rasûlullah’ın şöyle dediğini rivayet eder:
Allah hergün nefsini medh ü senâ ederek şöyle buyurur:
Muhakkak ben âlemlerin rabbi olan Allah’ım. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Hayy (diri) ve kayyûm benim. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. En büyük ve en yüce benim. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Ben doğurmadım ve doğrulmadım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Affedici ve bağışlayıcıyım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Herşeyin başlatıcısı benim ve herşey bana dönecektir. Aziz (galib), Hakîm (hikmet sahibi), Rahmân, Rahim ve ceza gününün sâhibi, hayır ve şerrin yaratıcısı, cennet ve cehennemi yoktan vâr eden, Vâhid, Ehad, Ferd ve Samed benim. Görünür ve görünmez durumları bilen benim. Melik (saltanatı devamlı olan), Kuddûs (her türlü noksanlıktan uzak olan), Selâm, Müheymin ve Mü’min (herşeyi gözetip koruyan), Aziz (her şeye galib gelen), Cebbâr (kullarının hâlini ve ihtiyaçlarını düzelten), Mütekebbir (azamet sâhibi), Hâlık (yaratıcı), Kebîr, Müteâlî (yüce), Muktedir (herşeye güç yetiren), Kahhâr (kahredici), Halîm ve Kerim benim. Senâ ve mecde (hamd ve şükre) lâyık olan benim. Sırrı ve sırdan daha gizli olanı bilirim. Kadîr ve Rezzak benim. Bütün yaratıkların üstünde bulunan benim.
Söylediğimiz şekilde ‘ancak benim’ meâlindeki cümlelerin öncesinde ‘Benden başka ilah yoktur’ cümlesi zikredilmiştir. Bu bakımdan kim bu isimlerle Allah’ı çağırırsa, o şöyle desin: ‘Muhakkak sensin Allah! Senden başka ilâh yoktur, şöyle ve şöyle… (Yani duada Allah konuşuyor gibi tabirler kullanılmıştır. Ancak o duayı okuyan bir kimse aynı tabirleri değil de Allah Teâlâ’ya hitap eder bir şekilde duayı okumalıdır) Bu kelimelerle Allah’ı çağıran bir kimse ibâdet edip secdeye devam edenler defterine yazılır. Öyle ibadet edenler ki, yarın mahşerde Muhammed, İbrâhim, Mûsâ, İsâ ve diğer peygamberler (a.s) ile celâl evinde komşuluk yapacaktır.
Onlara, yer ve göklerde Allah’a ibadet edenlerin sevabı kadar sevap yazılacaktır. Allah Hz. Muhammed’in ve seçkin her kulunun üzerine salât ve selâm eylesin!
Süleyman b. Mu’temer’in Duası ve Tesbihi
Yunus b. Ubeyd, Rum diyarında şehid olan bir zâtı rüyâsında görür ve o zâta sorar: ‘Sen öbür dünyada amellerden en üstününün hangisi olduğunu gördün?’ Şehid ‘İbn Mu’temer’in tesbihlerinin Allah nezdinde büyük bir mevki işgal ettiğini gördüm’ der.
O tesbihler şunlardır:
Allah her türlü eksikliklerden münezzehtir. Hamd Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden yücedir. Günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak yüce ve büyük olan Allah’ın kuvveti iledir.
Bu kelimeleri Allah’ın yaratmış olduğu mahlûkların sayısınca ve bundan böyle yaratacaklarının sayısınca, yarattıklarının ağırlığınca ve bundan böyle yaratacaklarının ağırlığınca, yaratmış olduklarının dolusu ve bundan böyle yaratacaklarının dolusu kadarınca, göklerin ve yerin dolusu kadarınca ve bütün bunlar kadar ve bunun birkaç misli kadar, (bu tesbihleri tekrar eder söylerim. Bu tesbihleri) mahlukatın sayısınca, arşın ağırlığınca, rahmetin enginliği kadar kelimelerin sayısınca, rızasının varacağı kadar ve razı oluncaya kadar (söyler, tekrar ederim) Bu kelimeler, O benden râzı oluncaya kadar, dünya var olalıdan bugüne kadar, mahlûkatın onu andığı kadar ve bundan böyle kıyâmete kadar her sene, her ay, her cuma, her gün, her gece, saatlerin her birisinde, her kokuda her nefeste, ebediyyen, bir ebedden öbür ebede, dünya ebedinden âhiret ebedine ve bütün bunlardan daha fazla, öncesi eksilmez ve âhiri gelmez ve sonu alınmaz bir şekilde (bu kelimeleri söyler ve tekrar ederim).
İbrahim b. Edhem’in (Kuddise sirrahu) Duası
İbrahim b. Edhem’in hizmetkârı olan İbrahim b. Beşşar, İbrahim b. Edhem hazretlerinin her cuma günü sabah ve akşam şu duayı okuduğunu rivayet eder:
Mezid gününe ve yepyeni sabaha merhabalar! Kâtib ve şâhid gününe merhabalar! Bizim bu günümüz bayram günüdür.
(Ey rabbimiz!) Bugün de dediklerimizi bizim için yaz. Hamid, Mecîd, Refi’, Vedûd ve kulları hakkında istediğini çekinmeden yerine getiren Allah’ın ismiyle başlarım. Allah’a iman ederek sabahladım. Allah’ın cemâl ve celâliyle karşılacağımı tasdik ederek sabahladım. Allah’ın susturucu delile sahip olduğunu itiraf ederek sabahladım. Günahımdan istiğfâr ederek sabahladım. Allah’ın rubûbiyetini ikrâr edip onun önünde eğilerek sabahladım. Allah’tan başka herkesten ilahlık vasfını inkâr ederek sabahladım. Allah’a muhtaç olarak sabahladım, Allah’a yaslanarak sabahladım. O’na dönüş yaparak sabahladım. Allah’ı meleklerini, peygamber ve rasûllerini, arşını yüklenen meleklerini, yarattıklarını ve bundan böyle yaratacaklarını, şâhid yaparım ki, kendisinden başka ilah olmayan Allah O’dur. Birdir, O’nun ortağı yoktur. Muhammed (a.s) O’nun kulu ve rasûlü’dür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Ahirette kevser havuzu haktır. Muhammed’in (s.a) şefâatı haktır. Kabirde Nekir ve Münker’in suâli haktır.
Ey rabbim! Va’din ve vaîdin haktır, Seninle karşılaşmak haktır. Belli saat (kıyamet) gelecektir. Onda şek ve şüphe yoktur. Muhakkak Allah Teâlâ kabirlerde yatan ölüleri diriltip haşre gönderecektir. Bu inanç üzerinde yaşıyor ve bu inanç üzerinde öleceğim ve bu inanç üzere inşaallah haşrolunacağım.
Ey Allahım! Sen rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni yoktan var ettin. Ben kulunum. Sana vermiş olduğum ahid ve va’d üzerinde bulunuyorum. Buna gücüm yettiği kadar devam edeceğim.
Ey Allahım! Kendi yaptıklarımın ve her şer sâhibinin şerrinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Ben nefsime zulmettim. Benim günahlarımı bana bağışla! Çünkü senden başka günahları bağışlayan yoktur. Beni ahlâkların en güzeline ilet. Çünkü ahlâkların en güzeline ileten ancak sensin. Benden ahlâkların kötülerini uzaklaştır. Çünkü ahlâkların kötülerini uzaklaştıran ancak sensin. Senin hizmetindeyim, senin hizmetindeyim. Hayrın tamamı senin kudret ellerindedir. Ben seninim ve sendenim. Günahımın affını senden talep eder, sana dönerim.
Ey Allahım! Senin gönderdiğin rasûle iman ettim. Ey Allah’ım! İndirdiğin kitaba inandım. Mekteb ve medrese görmeyen peygamberi zişânın Muhammed benim konuşmamın mührü ve anahtarıdır. Bütün nebî ve rasûllerinin üzerine de salât ve selâmını yağdır.
Ey âlemlerin rabbi! Duamı kabul eyle!
Ey Allahım! Bizi Muhammed’in havzuna ulaştır. Bizi Muhammed’in kadehiyle sulandır ki, o suyu içtikten sonra ebediyyen susamayalım. O öyle bir su ki kolayca yutulur, hoş gelir ve insanı suya kandırır. Biz mahrum olmaksızın, ahdini bozmaksızın, şübheye düşmeksizin, fitneye kapılmamış,
sapıtmamış ve gazabına uğramamış bir hâlde Muhammed’in ashâbıyla haşret!
Ey Allahım! Dünyanın fitnelerinden beni koru. Sen neyi seviyor, neden razıysan beni onu yapmaya muvaffak kıl. Benim hâlimin tamamını ıslâh eyle. Dünya ve âhirette şaşmaz ve değişmez hükmünle beni sabit kıl. Her ne kadar zâlim isem de beni saptırma. Sen her eksiklikten uzaksın, ey Alîy, Azîm, Bârî, Rahim,, Azîz, Cebbâr olan Allah. Göklerin gölgeleriyle kendisini her türlü eksiklikten tenzih eden Allah, her türlü noksanlıktan münezzehtir. Denizlerin kabaran dalgalarıyla, dağların yansıtan sesleriyle, denizdeki kocaman balıkların kendilerine mahsus dilleriyle, göklerdeki yıldızların burçlarıyla, ağaçların kök ve meyveleriyle, yedi kat gök ile yedi kat yerin üzerinde ve içindeki varlıklarıyla kendisini tesbih eden Allah! (Biz de seni tesbih ve tenzih ederiz). Öyle bir Allah’ı tenzîh ederiz ki, ya-rattıklarının her ferdi (ya diliyle veya varlığıyla) onu tesbih etmektedir.
Ey Allah’ım! Sen yücesin, sen yücesin! Sen her eksiklikten münezzehsin, münezzehsin! Ey kayyûm, ey âlim, ey halîm Sen her türlü eksiklikten münezzehsin! Senden başka ilah yok. Sen teksin, senin ortağın yoktur. Diriltiyorsun, öldürüyorsun. Ölümsüz diri ancak sensin. Hayrın tamamı senin kudretindedir. Sen herşeye kâdirsin!
121) İbn Mâce ve Hâkim, (Hz. Âişe’den sahili olarak)
122) Nesâî ve Hâkim, (Enes’ten). Hâkim’e göre Müslim ve Buharî’nin şartı üzerine sahih ‘tir.
123) İbn Hibban, (Abdülmelik b. Hârun b. Absere’den). Hadîs munkatı’dır.
124) Büreyde b. el Hâsib, Eslemî kabilesine mensuptur. Resûlullah ile beraber Hayber fethinde bulunmuştur.
125) Hâkim, (Büreyde’den sahih bir senedle)
126) el-Hilâlî kabilesine mensuptur. Resûlullah ile uzun zaman birlikte olmuştur.
127) İbn Sinnî, (İbn Abbas’tan); İmam Ahmed, (Kubeyse’den)
128) Taberânî, (Ebu Derdâ’dan zayıf bir senedle)
129) Günahın felâket olduğunu bilmek de tevbedir.