24.11.2024 - EHLİ SÜNNET MEDYA
Ehli Sünnet Medya

Fıkıh ilminin önemi ve Fıkıh alimlerinin dereceleri

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Allah, hakkında hayır dilediği (sevdiği) kimseyi, dinde fakih (fıkıh bilgini) kılar. (Buhârî – Müslim)

   Fıkıh, dînî emirleri ve yasakları derinlemesine kavrayıp bilmek ve anlamak demektir. Fıkıh bilginlerine fakih denir, çoğulu fukâhadır ve fukâhaların en üstünü müctehidlerdir. Fıkıh ilminin kaynağı “Edille-i Şeriyye” yani Kur’an, sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukâhadır. Fıkıh ilmi genelde dört ana bölümden oluşur;
   1.Bölüm: Namaz, oruç, zekat, hac ve cihad gibi ibâdetlerle ilgili konuları
içerir.
  2.Bölüm: Evlenme, boşanma, mehir, nafaka, iddet, süt kardeşliği ve mahremler gibi aile hukuku ile ilgili konuları içerir.
   3.Bölüm: Alış-veriş, borçlanma, fâiz, kira, ortaklık (şirket) ve miras gibi müslümanların ekonomik ve sosyal yaşantıları ile ilgili konuları içerir.
  4.Bölüm: Yüce dinimizde yasaklanan, içki, kumar, zina, hırsızlık, yol kesicilik, iffetli kadınlara iftira, yaralama, adam öldürme ve dinden dönme gibi suçların cezaları ile ilgili konuları içerir. Müslümanların, haramlardan titizlikle sakınıp ibâdetlerini bilinçli bir şekilde yapabilmeleri ve her konuda İlâhi emirler doğrultusunda yaşayabilmeleri için öncelikle fıkıh ilmini öğrenmeleri şarttır. Aksi halde sevap işleyeyim derken günaha girebilir ve emekleri boşa gidebilir.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Bir kimse Allah’ın dininde tefekkuh eder (fıkıh ilmini derinlemesine öğrenir) se, Allah o kimsenin her işine yeter (kolaylaştırır) ve onu ümit etmediği yerden rızıklandırır. (Râmûz’ül-Ehâdis) Allah’ın dininde tefekkur eden yani fıkıh ilminde uzmanlaşan âlimler yedi tabakadır;
   1-Mutlak müctehidler: Bunlar koymuş oldukları usül ve kurallar doğrultusunda Edille-i Erbaa (Kitab, sünnet, icmâ-ı ümmet ve kıyası fukâha) dan hüküm çıkaran ve başkasına bağımlı olmayan, İmâm-ı Ebû Hanîfe, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Şâfî ve İmâm-ı Ahmed İbni Hanbel gibi müctehidler.
   İmâm-ı Ebû Hanîfe, hicrî 80 yılında Kûfe’de doğdu ve 150 yılında Bağdat’ta öldü. İmâm-ı Mâlik hicrî 93 yılında Medine’de doğdu ve 179 yılında Medine’de öldü. İmâm-ı Şâfî hicrî 150 yılında Gazze’de doğdu ve 204 yılında Mısır’da öldü. İmâm-ı Ahmed İbni Hanbel hicrî 164 yılında Bağdat’da doğdu ve 241 yılında Bağdat’da öldü. Rahmetullahi aleyhim ecmâîn.

   2-Mezhepte müctehidler: Bunlar mezheb imamının koymuş olduğu
usül ve kurallara bağlı kalarak “Edille-i Erbaa” dan hüküm çıkaran, İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed gibi müctehidlerdir.

   3-Mes’elelerde müctehidler: Bunlarda mezheb imamına bağlı kalarak
sınırlı ve kısıtlı ictihad yapabilen, Tahâvî, Şems-el-Eimme ve Kâdıhan gibi müctehidler.

   4-Eshâb-ı tahric: Bunlar ictihad derecesinde olmayıp, müctehidlerin üstü kapalı hükümlerini açıklayan Hüsâmeddin Râzî gibi fıkıh âlimleridir.

   5-Erbâb-ı tercih: Müctehidlerin farklı rivâyetlerinden birini tercih etme yeteneğine sahip olan, Ebû’l-Hasan-ı Kudûrî ve Ali Mergenânî gibi fıkıh âlimleridir.

   6-Eshâb-ı temyiz: Bir mesele hakkında gelen çeşitli haberleri, kuvvetlerine göre sıralayıp yazabilen, Kenz-üd-Dekâik sahibi Ebulberekât ve Vikâye sahibi Burhânüşşeri’a gibi fıkıh âlimleridir.

   7-Önceki âlimlerin kitaplarından doğru olarak nakil yapabilen İbni Âbidin gibi fıkıh âlimleri: Fıkıh âlimlerinin son halkası olan İbni Âbidin, hicrî 1198 (m.1784) yılında Şam’da doğdu ve hicrî 1252 (m.1836) yılında Şam’da öldü.

 Yüce Allah buyuruyor:
   Mü’minlerin hepsinin birden (cihad için) sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grup, dinde tefakkuh etmek (fıkıh ilmini derinlemesine öğrenmek) ve kavimleri kendilerine döndüğünde onları uyarmak için geride kalmalıdır. (Tevbe – 122)

   Fıkıh bilgisi olmadan cihad dâhil her çeşit ibâdetler eksik, hatalı olacağından ve zamanla dînî bilgiler unutulup yerine bid’atler ve hurâfeler çıkacağından, Yüce Allah, mü’minlerin hepsinin birden cihad için bile sefere çıkmalarının doğru olmadığını ve her kesimden bir grup müslümanın geride kalıp fıkıh ilmini güzelce öğrenmelerini emrediyor.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Bir fıkıh âlimi, şeytana karşı bin cahil âbid (bilinçsizce ibâdet eden) den daha çetin (dirençli) dir. (Tirmizî – İbni Mâce)

   Cin ve insan şeytanlarının çarpıtıcı sözlerine aldanmamak ve ibâdetlerimizi bilinçli bir şekilde yapabilmek için gereksiz bilgilerle oyalanmayalım ve üzerimize farz olan fıkıh ilmine çalışalım.

Fıkıh ilmi nasıl öğrenilir?
   Günümüzde mikrofonu eline alan ve ekrana çıkan herkes sorumsuzca din adına konuştuğu için tabii olarak müslümanların kafası karışmakta ve inançları sarsılmaktadır. Çünkü ekrana çıkıp din adına konuşanlar arasında yetkisiz ve yeteneksiz kimseler olduğu gibi, akademik ünvanın arkasına sığınan art niyetli sapıklar da olduğundan, ülkemizde gerçekten bir fetva kargaşası yaşanmaktadır.

   Fetva kargaşasından kurtulmak ve gerçek fıkıh ilmini öğrenmek için
özellikle yaşantısı ile sözüne güvenilir gerçek din âlimlerinin sohbetlerinden yararlanalım, ayrıca güvenilir fıkıh kitaplarını (İslâm ilmihallerini) yavaş yavaş ve içimize sindire sindire okuyup anlamaya çalışalım.

   Dinin temel ilkeleri olan farzları, vâcibleri ve sünnetleri bilmeyenlerin ve bu nedenle ibâdetleri eksik, hatalı ve hatta geçersiz olanların, Nefeslerini tutarak ekran başında saatlerce maç izlemeleri ve sonra günlerce bunları tartışmaları korkunç bir gaflet, hatta dalâlettir.

Ahmet Tomor Hocaefendi

BU SAYFAYI PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAPABİLİRSİNİZ