Hakkı Yılmaz kimdir
“HAKKI YILMAZ” İSİMLİ ŞAHSIN, İSLAM İTİKADINI HİÇE SAYAN SAPKIN GÖRÜŞLERİ HAKKINDA!
Ekte linklerini verdiğimiz iki vidoda Hakkı Yılmaz, itikat ve ibadetle ilgili akla hayale gelmedik sapkın düşünce ve yorumlara yer vermektedir. Bu konuda, Hakkı Yılmaz’ın iki vidosundan aldığımız kısa özetlerle kifayet edeceğiz. Şöyle ki:
1) Aşağıda linkte yer alan vidoda Hakkı Yılmaz, özetle, “Namaz diye bir şey yoktur(!), dini kasıtlı olarak tahrif etmişler; örneğin namaz, başkalarına sosyal ve zihinsel destek vermektir”(!) demektedir.
youtube.com/watch?app=desktop&v=kWdzcpQ5KdM
2) Aşağıdaki linkte yer alan vidoda ise Hakkı Yılmaz, özetle, “Abdest, teyemmüm vegusül diye bir şey yoktur(!); namaz için abdest, zaten yoktur(!); Abdest ayetinde (Maide,5/6) emredilen şey, topluma veya toplantıya çıkarken vücudunuzdaki ve elbisenizdeki kötü kokuları giderip öylece toplumun yanına çıkmaktır, kastedilen mana budur” (!) gibi saçmalıklara yer vermektedir.
https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=XM9l8WF03Yk
Şu garabete bakın ki, namazın, abdestin, guslün ve diğer ibadetlerin ne olduğunu şimdiye kadar sahabe ve tabiun başta olmak üzere, selefi salihin’den hiç kimse anlayamamış da (!) bu adamcağız anlayıvermiş(!)…
Hedef Ne Olabilir?
Kanaatimizce, Hakkı Yılmaz’ın namaz abdest vs. konularla ilgili sapkın açıklamalarıyla, dinin ikinci ana kaynağı olan “sünnet”i yıkmanın ana temeli hazırlanıyor olabilir. Çünkü namazı doğrudan Kuran’dan öğrenme imkânı yok. Bu bağlamda sünneti inkar eden “Kur’an İslamcıları”na, “haydi bakalım, sünnetsiz iki rekat namaz kılın da hadi görelim sizi” dendiğinde, tabir caizse apışıp kalıyorlar. Bu mağlubiyeti bertaraf etmek için, şimdilerde artık, bir koldan, namaz, abdest ve gusül gibi, uygulaması ancak sünnetten öğrenilebilen ibadetleri de yozlaştırarak inkâr cihetine yönelmiş görünmektedirler.
Halbuki Rasulullah (s.a.v.); “Beni gördüğünüz gibi namaz kılın!” = (صلوا كما رايتمونى أصلى) buyurmaktadır.
Bu hadis-i şerifte talimat buyurulduğu üzere biz, sahabeden itibaren namaz kılma şeklini, şartlarını, rükünlerini ve vakitlerinin sınırlarını, Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’den öğreniyoruz. Bu bilgileri sahabe (r. anhüm) kendinden sonraki kuşağa aktarmıştır. Onlar da sahabeden aldıklarını, sonraki kuşaklara aktarmışlar ve bu uygulama bize kadar gelmiştir. Nesilden nesile gelen bu aktarma, kâh sahabenin Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den öğrendiği uygulamalarıyla, kâh da “Rasulüllah (s.a.v.) şöyle şöyle yapardı” şeklindeki öğretileriyle bize kadar gelmiştir.
Bu noktada Hakkı Yılmaz, güya sünnete olan ihtiyacı ortadan kaldırmak için bilinen şekliyle namaz, abdest ve guslün, dinde olmadığını söylemekte ve demagojik bir yöntemle saçma iddialarını kendince ispata çalışmaktadır.
Günümüzde bu ve benzeri dini saptırma faaliyetleri, akla hayale gelmedik yöntemlerle maalesef dolu dizgin devam etmektedir. Referandum, seçim, iç ve dış problemler gibi sisli havalarda bu tür faaliyetlerin daha da arttığını gözlemliyoruz. Bu kadar açık inkarcılığın yanında, eskinin Yaşar’ı, beyazı, siyahı fethetmiştir, dense yeridir.
Kanaatimizce bu fikirler şimdilik yoklama çekme amaçlı dar çerçevede tekil şahıslar tarafından dile getiriliyor. Kanaatimizce toplumsal tepki olmazsa ileride, bu küfür açıklamalar daha açık bir şekilde de ifade edilebilecektir. Anadolu’muzun temiz itikadına saygılı olması gereken bazı mahalli televizyonların bu manevi cinayete çanak tutmaları ise, kabul edilebilir bir durum değildir.
Ne yazık ki her geçen gün artan refahın aksine, toplumumuzun itikadı ve ahlakı da eriyip gitmektedir. Toplumda ilerleyen bu manevi zafiyet, nemelazımcılığı ve kolay din arayışını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle oryantalist zihniyetin Müslümanlar cenahındaki taraftarı, maalesef gün geçtikçe artmaktadır. Bu vahim tablo karşısında ulemanın, rutin ve gündelik uğraş içerisinde başını adeta kuma sokması, din aleyhine tezahür eden olumsuzluklar karşısındaki seyirci tutumunun bir bakıma kılıfı gibi görünmektedir.
Temel görevi, toplumu din konusunda aydınlatmak olan Diyanetimizin, televizyonlarda ve sosyal medyada aleni bir şekilde icra edilen bu denli sapkın dini program ve açıklamalar karşısında suskun kalması, izah edilebilir bir durum olmasa gerektir. Diyanet’in bu suskunluğunun yanı sıra, kendi içerisindeki gizli ve sistematik ılımlı İslam faaliyeti olarak kabul edilen çalışmalar ve yöneticilerinin düşünce yapıları, bu türden sapkın faaliyetlere, adeta tuz-biber olmakta ve ayrı bir motivasyon katmaktadır.
Önemli Not
Hakkı Yılmaz’ın sekiz ciltlik sözde tefsiri yanında, çok sayıda kitabı halen piyasada satılmaktadır. Yazımızı kaleme aldığımız sıralarda, Hakkı Yılmaz’ın tefsir ve kitaplarının, İşaret Yayınları tarafından neşredildiğini öğrendik. Daha sonraki gözlemlerimizde ise Hakkı Yılmaz’ın kitaplarının İşaret yayınları sitesinden kaldırıldığını gördük. Bu yazıyı kaleme aldığımız günlerde Kitap Yurdu gibi bazı kitap pazarlama sitelerinde, Hakkı Yılmaz’ın kitaplarının satışının henüz devam ettiğini de gördük. Ne yazık ki internetten yer alan bilgiye göre “İşaret Yayınları”nın sahibi veya yetkilisinin, Ak Parti İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Uçma olduğunu da öğrendik. (http://www.isaretyayinlari.com.tr/index.php?p=Writers&view=106). İstanbul’da Ak Parti yetkililerinin de durumdan rahatsız olmaları ve Fakir’den rapor istemeleri üzerine, işbu kısa raporu hazırlamak, ınd-i ilahi nazarında tarafımıza vacip olmuştur. Konu ile ilgili ilk tafsilatlı bilgiyi de Marmara İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Kamil Yaşaroğlu tarafından hazırlandığı belirtilen yazıdan almıştık.
28.02.2017
Dr. Ahmet Gelişgen
Not: Yapılan eleştiriler üzerine İşaret Yayınları tarafından, bundan gayrı, Hakkı Yılmaz’ın kitaplarını yayınlamayacakları duyurusunun yapıldığını öğrendik.