12.10.2024 - EHLİ SÜNNET MEDYA
Ehli Sünnet Medya

Abdest almanın manevi ve maddi boyutu

Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Namaza kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın. (Maide – 6)

Abdest, ab (su) ve dest (el) yani elsuyu anlamında Farsça birleşik bir kelimedir. Arapça aslı ise vudü’dur. Vudü, maddi ve mânevî kirlerden arınmak, temizlenmek demektir. Abdest gerçekten dünyada eşi olmayan ve sadece müslümanlar tarafından uygulanan İlâhi bir temizlik sistemidir. Günde beş defa abdest alan müslümanlar ter, kir, mikrop ve ayak kokusu gibi maddi kirlerden arındıkları gibi günah denilen mânevî kirlerden de arınır ve mahşer günü Allah’ın huzuruna tertemiz ve yüzü ak olarak çıkarlar.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kuşkusuz benim ümmetim kıyâmet gününde abdest izlerinden yüzleri, elleri ve ayakları (nur gibi) parlak olarak (mahşer yerine) dâvet edilecekler. Kimin yüzünün parlaklığını arttırmaya gücü yeter se, bunu yapsın (çok abdest alsın). (Buhârî – Müslim)

İnandığı halde abdest almaya üşenenler ve alınları secde görmeyenler kıyâmet günü yüzleri kap kara ve korkunç bir şekilde sorgulanmak üzere mahşer yerine giderken, Dünyada abdestlerini güzelce alanlar ve beş vakit namazlarını düzenli bir şekilde kılanlar, abdest azaları nur gibi parıldayarak ve gülümseyerek mahşer yerine gidecekler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse abdest alırken, ağacın yaprakları döküldüğü gibi onun da günahları dökülür. (Beyhakî)

Bir kimse abdest almaya başlayınca, sonbahar da ağaçların yaprakları döküldüğü gibi onun da günahları dökülür ve küçük günahlarından arınır.

Ya büyük günahlar?
Onlar için özel tevbe gerekir. Örneğin, kılmadığı namazları, oruçları kaza etmesi ve üzerinde kul hakkı varsa, onlarla helâlleşmesi gibi.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim abdestini güzelce alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına kadar bütün vücudundan çı kar. (Müslim – Nesâî)

Abdest basit bir el, yüz ve ayak yıkama olayı değil, insanı tırnaklarının altına varıncaya kadar günahlardan arındıran ve kararan gönülleri aydınlatıp huzura kavuşturan mânevî temizlik sistemidir. Maddi ve mânevî kirlerden arınmamız ve kararan gönüllerimizin ay dınlanıp huzura kavuşması için abdestlerimizi güzelce alalım ve beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılalım.
Abdesti güzelce almak için, öncelikle abdestin farzlarını, sünnetlerini güvenilir kaynaklardan öğ renip uygulayalım, bid’atlardan ve şeytanın dürtülerinden (evhamlardan) titizlikle kaçınalım.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bu ümmetten ileride öyle kimseler gelecek ki, onlar duada ve temizlikte haddi aşacaklar. (Ebu Davud – İbni Mâce – Hâkim – İbni Hibban)

Peygamberlerden sonra insanların en iyileri olan sahabeler abdest, gusül ve diğer temizlik işle rinde sadece Allah’ın ve Resûlünün emirleri olan farzları ve sünnetleri uygularken,
Günümüzde sayıları azımsanmayacak kadar pek çok kimse, abdesti güzelce alayım derken kaş yaparken göz çıkarıyor yani farzları, sünnetleri terk edip bid’atlara sarılıyor, özellikle abdest ve gu sül alırken şeytanın dürtülerinden kaynaklanan evham bataklıklarında oyalanıyor.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Abdest vesvesesinden (evhamlarından) Allah’a sığının. (Ebu Davud)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kuşkusuz abdest şeytanı (abdest alanla uğraşan şeytan) vardır ki, ona el-velhan denir. (İbni Mâce)

“Su uyur, düşman uyumaz” derler. Gözle görülmediği için en büyük ve en tehlikeli düşmanımız olan şeytan uyumadan, usanmadan sürekli bizimle uğraşır ve kalbimize vesveseler verip îmanımızı çalmaya ve bizi hak yol dan saptırmaya çalışır. Bunda başarılı olamazsa, abdest almamıza ve namaz kılmamıza engel olmaya çalışır. Bunda da başarılı olamazsa, abdest alırken ve gusül yaparken kalbimize vesveseler verip, şurasını yıkamadın, burası kuru kaldı ya da bir defa mı, iki defa mı yıkadın gibi varsayıma dayalı kuşkularla bizi lavabonun başında tutmaya çalışır. Sonuçta yine olmadı diye kalbimize kuşkular verip gönlümüzü sıkar ve bizi abdestten, namaz dan soğutmaya çalışır.

Şeytanın bu oyununa gelmemek için abdeste başlarken “Eûzü billâhimineş’şeytânir’racîm” diye önce, el-velhân denilen şeytanın vesvesesin den Allah’a sığınalım. Abdest alırken elimi yıkadım mı, yüzümü yıkadım mı ya da acaba kaç defa yıkadım gibi varsayıma dayalı evhamlardan şiddetle kaçınalım, garanti olsun diye kesinlikle bir defa daha yıkamayalım ve abdest aldıktan sonra kuşkulanarak tekrar lâvaboya geri dönmeyelim.

Abdestte yüzü, elleri ve ayakları birer defa yıkamak ve başı bir defa mesh etmek farzdır. Ağzı, burnu, yüzü ve elleri üçer defa yıkamak ise sünnettir. Şeytanın oltasına takılıp sonu belirsiz evham bataklıklarına sürüklenmemek için, Yüzümüzü, ellerimizi birer defa yıkamış ya da ağzımızı ve burnumuzu hiç yıkamamış olsak bile abdestimiz yeterli olduğundan, gönül huzuru ile namazımızı kılalım ve evhamdan kaçınalım.

Şeytanın asıl amacı, varsayıma dayalı hayâli kuşkularla bizi oyalayıp karamsarlığa sürüklemek ve sonuçta dinin direği olan abdestten, namazdan ve hatta îmandan koparmaktır.

Abdest almanın sağlık ve psikolojik açıdan yararları

Abdest almaya başlarken, önce eller yıkanır. Neden?
Ellerimiz bedenimizin temizlik aleti olduğu ve diğer abdest azalarımızı ellerimizle yıkayacağı mız için abdest almaya başlarken öncelikle ellerimizi yıkamamız doğal ve zorunludur.

Sonra ağız?
Sindirim sistemi ağızda başlar ve biz gıdalarımızı ağız yolu ile alırız. Bu nedenle ağız ve diş sağ lığımızı korumak, ağız boşluğunda ve dişler arasında zararlı bakterilerin yuvalanıp çoğalmasını önle mek için, her abdest alışımızda bol su ile ağzımızı üç defa yıkamak sağlığımız açısından gereklidir.

İşte beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılan müslümanlar, her abdest alışlarında ağızlarını üçer defa bol su ile yıkadıkları ve misvak (doğal fırça) ile de fırçaladıkları için onların ağız boşluğunda ve dişleri arasında zararlı bakteriler yuvalanıp çoğalamaz.

Sonra burun?
Solunum sistemi burunda başlar ve biz her an atmosfere karbondioksit
gazı verip oksijen gazı alırız. Solunum esnasında hava ile giren tozların ve yabancı maddelerin pek çoğu burunda tutulur ve üst solunum yollarına gitmeleri önlenir. İşte beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılanlar her abdest alışlarında burun içlerini üçer defa bol su ile yıkayıp, sertçe sümkürürken, bu yabancı maddeler ve sümük denilen yapışkan salgı dışarı atılır ve solunum yolları bunlardan arındırılmış olur.

Sonra yüz, el ve ayaklar?
Dışa açık olduğu için en çok kirlenen, terleyen yüzümüz, ellerimiz ve ayaklarımız belirli vakit lerde yıkanınca, buralarda bakterilerin yuvalanıp çoğalması önlenir ve deri yolu ile bedene girmeye çalışan mikroplar imha edilir. Ayrıca bedendeki elektriğin fazlası dışarı atıldığından insan gerilim den kurtulup rahatlar, yorgunluğu ve baş ağrısı hafifler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Gazab (öfke) şeytandandır, şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Sizden biriniz kızdığı zaman gusül (veya namaz) abdesti alsın; çünkü su ateşi (öfkeyi) söndürür. (İbni Asâkir – Ebû Nuaym)

Aşırı öfkelenen kimse hemen soğuk su ile abdest alır ya da ılık su ile gusül yaparsa, kan dolaşımı kolaylaşır, sinir sistemi rahatlar, yükselen tansiyonu, şekeri düşer, fazla elektriklenmeden kaynaklanan gerilimi gider, öfkesi sakinler ve psikolojik açıdan rahatlar.

Abdestte ve gusülde yıkanan yerleri hafifçe ovmak yani masaj yapmak Hanefî ve Şâfî’de sün net, Mâlikî’de farzdır. Çünkü abdest alan ya da gusül yapan kimse yıkadığı yerleri hafifçe ovar yani masaj yaparsa akupunktur noktaları uyarıldığı için vücudun direnci artar, bağışıklık sistemi güçlenir, kan dolaşımı kolaylaşır ve vücuttaki enerji dağılımı dengelenir. Abdestin yararları kuşkusuz bunlarla sınırlı değildir. Bunların ötesinde daha pek çok yararları vardır ama ibâdetlerdeki asıl amaç ihlâstır yani her şeyi sadece Allah rızası için yapmaktır.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse güzelce abdest alsa, sonra (tefekkür için) başını göğe doğru kaldırıp “Eşhedü en lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerîke leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh” derse, cennetin sekiz kapısı açılır, (o anda ölse) dilediği kapıdan cennete girer.
(Ebû Dâvûd – Nesâî – Hâkim – Taberânî -Ahmed İbni Hanbel)

BU SAYFAYI PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAPABİLİRSİNİZ