Ahmet Hamdi Akseki ve İzmirli Hakkı
Ne yazık ki, din düşmanı, insanlık düşmanı soysuzlar ve menfe’atlerini, zevklerini ön plânda tutanlar, kendilerini müslümân, hattâ din adamı göstererek, ingiliz câsûslarının yalanlarını yazıyor, Müslümanları bölmeğe çalışıyorlar. Dinde reform yapacağız diyerek, islâm dînini bozmağa kalkışıyorlar. Câhillik ve tembellik gibi iki büyük düşman da, akla ve dîne uymağa, hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden ayırmamıza mâni’ olmaktadır.
Meselâ, Mısr vâlîsi Muhammed Alî pâşa, iyi, akıllı ve dindâr bir zât idi. Ondan sonra gelenler, öyle olmadılar. Din işleri, ehliyyetsiz ellerde kaldı. Asırlardan beri islâm âlimi yetiştiren (Câmi’ul-ezher) medresesi idâre meclisine, Abduh adında bir mason getirildi.
İskoç masonları, Mısrdaki Müslümanları maddî ve ma’nevî imhâya başladı. İngilizler de bu masonlar vâsıtası ile, Osmânlı devletini içerden yıktı. Mason olan Mustafâ Reşîd pâşanın yetişdirmesi, sadr-ı a’zam Âlî pâşa, 1284 [m. 1868] de Belgrad kalesinin anahtarını Sırplılara teslîm etti. Mason arkadaşı Cemâleddîn-i Efgânîyi de İstanbula getirtip, islâmiyyeti içerden yıkmak için birlikde çalıştılar. Bölücü kitâplar yazdılar. Bunlardan Kâhire müftüsü Abduhun yetiştirmelerinden Reşîd Rızânın (Muhâverât) ismindeki kitâbı, 1324 [m. 1906] senesinde Mısırda basılmışdır. İlâvesi ile birlikde yüz kırküç sahîfedir. Süleymâniyye kütübhânesinde, İzmirli kısmın da, 810 numarada mevcûddur. Bu kitâbında, bir dinde reformcu ile, medrese tahsîli görmüş bir vâizin konuşmalarını bildirmekde, bunların ağzından, kendi fikrlerini, yazmakdadır. Dinde reformcuyu genç, kültürlü, ilerici, muhâkemesi, mantıkı kuvvetli olarak, vâiz efendiyi ise, gerici, taklîdci, aklı ermez, ince düşünemez biri olarak göstermekde, dinde reformcu ağzından, vâiz efendiye nasîhat vermekde, onu gafletden uyandırıcı pozu takınmakdadır. Nasîhat olarak, islâm âlimlerine saldırmakda, dalâlet ehli olan zındıkları, mülhidleri, geniş kültür sâhibi, islâm âlimi olarak tanıtmakdadır. Tam bir mason ağzı ile, kurnazca yazılmış olan bu kitâb, saf ve temiz gençleri kolay avlamak tehlikesini taşımaktadır.

Abduhun ve çömezlerinin kurnazca hâzırladıkları böyle kitapları okuyup, te’sîrleri altında kalanlardan Diyânet işleri eski başkanlarından Hamdi Akseki, bu zararlı kitâbı arabîden türkçeye terceme etmiş ve uzun bir önsöz ekliyerek, (Mezâhibin telfîkı ve islâmın bir noktaya cem’i) ismini verip, 1916‘da İstanbul’da basdırmışdır. Dörtyüzyedi sahîfedir. İzmirli kısmında 725 numarada mevcûddur.

Dinde reformcuları din adamı sananlardan profesör İzmirli İsmâ’îl Hakkının bu tercemeyi çok öven, reklâmını yapan yazısı kitâbın başına konmuş ise de, sultân ikinci Abdülhamîd hân zemânında yetişmiş olan hakîkî din adamları, bu kitâbın zararlı olduğunu görerek yayılmasını önlemişlerdir. Şimdi de, gençlerin bu ve benzeri zararlı kitâbları okuyarak, islâm âlimlerinin, dört mezheb imâmlarının büyüklüklerinde şübheye düşeceklerini düşünerek çok üzülüyoruz.
Kâfirler, ya’nî müslimân olmıyanlar, analarını, babalarını, hocalarını taklîd ederek, edindikleri bozuk inançlarından dolayı, islâm dîninin ahkâmına, ya’nî emrlerine ve yasaklarına tâbi’ olmıyorlar.
Müslimânlar ise, bu ahkâma sarılıyorlar. Bunun gibi, mezhebsizler de, ana-babalarını, hocalarını taklîd ederek, edindikleri bâtıl inançlarından dolayı, bu ahkâmın açıklaması olan, dört mezhebden birine tâbi’ olmıyorlar. Ehl-i sünnet denilen hakîkî müslimânlar ise, Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ve mezheb imâmlarından “rahime hümullahü teâlâ” gelen bilgilerden edindikleri doğru îmânlarından dolayı, dört mezhebden birine sarılıyorlar. Ehl-i sünnet olan müslimânlar hak olan taklîde kavuşmuşlardır.
(Dârimî)nin bildirdiği hadîs-i şerîf:
“BİLİNİZ Kİ, DİN ADAMLARININ KÖTÜSÜ, KÖTÜLERİN EN KÖTÜSÜDÜR. DİN ADAMLARININ İYİSİ DE,
İYİLERİN EN İYİSİDİR!”