Allah’ın her şeye gücü yetiyorsa melekleri neden yarattı?
Soru: Allah’ın her şeye gücü yetiyorsa melekleri neden yarattı?
Cevap: Çok sık karşılaştığımız bu soru, içinde son derece hatalı ön kabuller barındırmaktadır. Zira bu soruyu soran kişiler muhtemelen meleklerin mutlak tasarruf salahiyeti olduğunu, müstakil kudrete sahip olduklarını ve yaptığı işlerin hakiki failinin bizatihi kendileri olduğunu zannetmektedirler. Halbuki bu kesinlikle doğru değildir.
Hatta bu soruyu soranlar meseleyi melekler ile sınırlı tutmamalıdırlar. Basınç değişimiyle rüzgâr oluşuyorsa, suyun buharlaşması ile bulut meydana geliyorsa, kadın ve erkeğin birleşmesinden çocuk doğuyorsa, kütle çekim yasasından dolayı yer çekiyorsa Allah’ın kâinattaki faaliyeti nedir? Bu soru nispeten daha makul karşılanabilir.
Hakiki Müessir: Cenâb-ı Allah
İşte meselenin özü tam olarak burasıdır. Kâinatta hakiki müessir yalnızca Cenab-ı Allah’tır. Gezegenleri her an döndüren, rüzgarları estiren, bulutları gönderen, yağmuru yağdıran, zerreden kürreye her maddede mevcut bulunan atomları tek tek idare eden ve her an yaratan, tesir eden sadece Allah Teala’dır.
Etrafımızda “yapıyor” gibi görünen şeyler aslında hakiki fail/özne değildir, olamazlar. Bir anne, bebeğini emzirebilir lakin o sütün içindeki kimyevî oluşumlardan ne kendisinin haberi vardır ne de bebeğinin.
Bir çiftçi tarlasına patates tohumlarını atar fakat ne güneşin ne rüzgârın ne toprağın ne toprağın içindeki bakterilerin ne de bizatihi çiftçinin dönen olaylardan haberi vardır. Oradaki güneş, rüzgâr, toprak vs. tamamı “sebep”lerden ibarettir. Çünkü “yapıyor” görünen tüm o sebeplerde, insanın bile senelerce okuyup tam olarak idrak edemediği olayları meydana getirecek bilgi, güç ve irade mevcut değildir. O zaman akıl sahibi olan bizlerin tüm bu özellikleri taşıyan bir başka fail bulmamız gerekir ki işte o da Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücûd hazretleridir.
Maddî, Manevî ve Hakiki Sebep
Müsebbibü’l-esbâb Allah Teala olduğu halde, maddî sebepler kâinatı çepeçevre kuşattığı gibi manevî sebepler de aynı şekilde tüm kâinatı ihata etmektedir.
Mesela trafik kazasından ölen bir insanın maddî sebebi trafik kazası, manevî sebebi ölüm meleğinin canını alması, hakiki sebebi ise murâd-ı ilâhînin takdirinin vuku bulmasıdır.
Allah Teala Neden Sebeplerle İş Yapmaktadır?
Aklımıza şöyle bir soru gelebilir; Allah Teala neden sebeplerle iş yapmaktadır? Bunun elbette birçok hikmeti vardır.
- Evvela bu dünya imtihan yurdudur ve sebepler imtihanı güçlendirir.
- İkinci olarak sebepler, Allah’ın izzet ve azametine perde teşkil etmektedir. Sözgelimi, başına musibet gelen bir kimse arada sebepler bulunmasa belki direk Allah’a isyan edebilecekken o sebepler onu frenleyebilmektedir.
- Üçüncü olarak, emniyet müdürünün bizatihi ceza kesmeyeceği, orgeneralin koğuşları teftiş etmeyeceği gibi Cenâb-ı Allah da makam ve izzeti gereği, kâinatta meydana gelen olaylara birtakım zâhiri sebepler koymuş olması O’nun şânındandır.
Sebepler Birer “Suret”tir
Şu kadar var ki, bu sebepler sadece bir “suret”ten ibarettir. Yani onların hiçbiri icraat sahibi olmadığı gibi, Allah’ın yardımcıları da değillerdir, tesir etme salahiyetleri yoktur. Fakat insanların yardımcıları böyle değildir. Onlar bizzat yükü hafifletmek için çabalarlar lakin Allah, bir şeylerin kendisine zor gelmesinden münezzehtir.
Meleklerin Yaratılma Hikmeti
Melekler de hikmet-i ilahi gereği sebeplere bağlanan varlıklardandır. Yaratılmalarında birçok hikmet vardır.
Evvela geride de geçtiği üzere azamet-i ilahiyeye perde oldukları gibi Müslümanların daha dikkatli davranmalarına vesile olabilirler. Şöyle ki, her Müslüman Allah Teala’nın kendisinin ne yaptığını gördüğünü bilse de bundan gaflete düşebilmektedir. Fakat her amelini kaydeden meleklerin sürekli yanı başında olduğunu tefekkür ederse bu, onu daha dikkatli olmaya sevk edebilir.
Bununla beraber melekler, bizleri daha gayretli olmaya da teşvik edebilirler. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır: Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar. Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler.” (Enbiya, 19-20) Dolayısıyla ibadetlerimizde yaşayabileceğimiz herhangi bir tembellik, melekleri hatırlamak suretiyle izale olabilir.
İnsanın kâinat içinde kıymeti çok büyük olsa da cismi son derece küçüktür. Bu uçsuz bucaksız evreni insanın gezip dolaşması şöyle dursun, tahayyül dahi etmekte güçlük çekmektedir. İşte bu koca kâinatı gezip dolaşacak, Allah’ın sanatını takdis ve tesbih edecek varlıklar da meleklerdir. Zira onların da “kul” olduğu unutulmamalıdır. Bir fark vardır ki şehvet sahibi olmadıkları için makamları sabittir lakin insan, nefsiyle mücadele ederek terakki edebilir.
Sonuç
Özetleyecek olursak, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Varlığı yaratması herhangi bir ihtiyaca binaen olmayıp, fazlındandır. Hikmeti gereği her fiili bir sebebe bağlamış olsa da mevcudatta hakiki ve tek fail sadece O’dur.
-Alıntı